Bilişim Kahvesinde Yazılım İhracatı Başarı Öyküsü


cakbaba1

Bilişim Kahvesi’nde Netix ve SmartBee şirketlerinin kurucu ve yöneticisi Sayın Cemal Akbaba “Yazılım ihracatı” konusunda tecrübelerini aktardı. Cemal Akbaba’ya ve tüm katılımcılarımıza teşekkür ederiz. Söyleşiye ilişkin metni aşağıda istifadelerinize sunarız.

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Cemal Akbaba 1980 Elazığ doğumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunuyum. Uzun yıllar sektörde yazılım mühendisliği, junior-senior, software architect ve solution architect seviyelerinde çalıştım. Daha sonra kendi şirketimi kurdum, ticari faaliyetlerine devam etmekteyim.

Bilişim sektöründeki yolculuğunuza nasıl başladınız?

Bankacılık ve finans tarafında Citibank ve Sberbank, Kuveyt Türk’ün BOA sistemindeki çekirdek yapıyı oluşturmuştuk. Albaraka’nın AS400 .Net’teki işini bir bankanın IT firmasında üretmiştik. Ekibimizin bir çoğu bu firmadan. Bu finans tarafıyla ilgili. Bunun yanında merkezine GIS’i koyan ve bunun üzerine ERP ve MIS çözümleri, CRM çözümleri gibi çözümler geliştiren firmalar olarak başladık işe.
Belirli şirketlerde çalıştık. Özel şirketlerde çalıştık. Devlet kurumlarına hiçbir zaman çalışmadım. Özel kurumlarda çalıştık, ki mezun olacak arkadaşlara ilk tavsiyem çalışma hayatına bir yazılım evinde başlayın. Yani işin merkezine inin. Bu benim elde ettiğim tecrübe.

İşin mutfağında pişmek kadar tecrübe katacak başka bir deneyim yok. Tabii biz kariyer günleriyle geldik, üniversitedeki başarılı bir projemizden ötürü bir bankaya refere edildim. “Bu arkadaşla çalışabilirsiniz, staj olarak değerlendirebilirsiniz” dendi. Diğer bir arkadaşım ise şu an Microsoft’ta. N firmasına girdi ben bir bankada çalışmaya başladım. Şimdi olayı anlatayım size, siz buradan bir hikaye çıkarın. Her şey buradan başlıyor aslında, karar vereceğiniz ilk adımdan. N firması kapandı şimdi ama ciddi bir emeği vardır piyasada. N bir elektrik firmasıydı. Daha stajımın tamamlamam gereken 40 gün kadar bir süresi vardı, bu bankadan bana iş teklifi geldi. Daha stajımın 15. günüyken bırakın stajı beraber çalışalım dediler. Bunun sebebi de üniversite döneminde Data Warehouse’un veri tarafında ciddi çalışmalarımın olmasıydı. O zaman bir tık daha geri gelelim: Üniversite dönemi sene 2004 2005 yılları… Şöyle bir örnek vereyim; aslında senaryo bir tık daha ötede başlıyor. Üniversitede iken ben projeler geliştirmeye başladım. Biz .Net eğitimi aldık, Java eğitimi aldık. Aslında yazılım da görmedik C++ gördük.

cakbaba5

Bize kimse visual bir ders almadık aslında. Bizim tamamen eğitimlerimiz mühendislik üzerine olduğu için C++ ağırlıklı Java ile bunları bir üste çıkarıp UI katmanı oluşturmak. Ama biz object oriented dediğimiz mantığı özümsedik. Ben Delphide kod yazmaya başladım niye çünkü piyasada Delphiye ihtiyaç vardı çok hızlı satış yapılıyordu üniversite öğrencisi iken ben Delphi ders almadan Delphi yazmaya başladım ama bütün eğitim .Net üzerindeydi. Daha hızlı satabiliyorum, piyasaya kafede şuraya buraya… Bildiğiniz ticaret yapmaya başladım üniversitede iken. İşte bu şekilde başlayan bir ticari şeyim oldu burada ben ticarete dokunduğumda olayın çok daha özgür olduğunu, kendi fikriniz, kendi aldığınız kararlarla hayatınızı şekillendirebileceğinizi gördükten sonra öyle bir deneyim oluşturdu. Döndüm iş hayatına başladım bankada birçok proje gördük operasyon olarak küçük gelebilir, işlem hacmi olarak bir çok bankayı toparlayıp tek bir seferde yutabilecek kadar korkunç işlemler yapabilecek bir banka, piyasayı yönlendiren bir firma. Veriler çok büyük veriler sürekli senkron Polonya ile entegre olmanız gerekiyor İsrail ile entegre olmanız gerekiyor. Gün sonu olmadan o işlemlerin aktarılması gerekiyor sürekli yaşayan bir döngü içerisinde siz devasa bir yapı içerisine düşmüşsünüz ve tırmalamaya başlıyorsunuz, aldığınız tecrübe işe yatkınlığınız veya hedefinizle ilgili süreçler başlıyor aslında bireysel şeyler burada başlıyor.

Askerlik molasından sonra ben artık o finansal süreçlerden çıkmak istiyorum çünkü orada alacağım çok bir şey olduğuna inanmıyorum, çünkü benim bir arayışım vardı. Tekrar o üniversite yıllarında ki Delphi yazdığım kod sattığım günler hâlâ aklımda. Ürün satmak hala aklımda. Benim ürün yapmam lazımdı. Bir ürün geliştirip bu ürünle bir şeyler yapmam lazımdı. Türkiye için olur dışarısı için olur ama ben bir şekilde yapmam lazımdı. Bulunduğum yerde çok üst yerlere gelebiliyordum; önümüz açıktı, yaş gençti, koşabiliyordum. Yani görebiliyorsunuz enerji var, istediğiniz bütün şartlar oluşmuş. Biz sebepler için varız; benim hala ticarileşme arayışım var. Tamam bankacılık önemli, finans önemli. Ölmeyecek olan iki sektör vardı kafamda seçerken: Birincisi telekomünikasyon ve ikincisi bankacılık-finans. Bunlar yazılım veya teknolojiyi bir angarya olarak değil değil; olmazsa olmaz olarak merkezine koyan iki temel sektördür. Bugün siz bir özel şirketin depo yönetimi sistemlerine veya başka birimlerini bir şekilde durdurup eski usul devam ettirebilirsiniz. Ama bankayı yürütemezsiniz, bir telekom şirketinde telefonsuz yapamazsınız. Çünkü mecbursunuz işin merkezine bu teknoloji koymaya ve yatırımları asla durdurmadan devam ettirmeye. Burada finans tarafı benim için önemliydi zira burada tecrübe edinmiş ve burada devam edebileceğimizi görmüştük. Bakın bu ticaret için önemli çünkü ben şirketi kurarken de bir şeyin üzerine kurdum bir şeyin üzerine konumlandırdım; şimdi döndük diğer tarafta da yine kendi bilgi sistemimiz gibi GIS’i merkezine alan kamuya, şehircilik uçtan uca MIS çözümleri geliştiren bir şirkette çalıştım. Üç yıl orada proje yöneticiliği yaptım. Orada yine işin finans tarafında bulundum; 5018 kamu mevzuatı vardır: Bu mevzuata uygun olarak yazdığımız muhasebe ve çekirdek sistemler vardı. O projeyi geliştirirken şunu farkettim Türkiye’deki özellikle kamuoyuna yapılan projelerin birçoğu eski sistem eski mantıkla yapılıyor. Bankacılıktaki online mantığı buraya uyguladım: bu da şu anda da halen belli devrelerde koşan sistemler ve bir ilk yaptık orada. Üç yıl kadar da burada çalıştık; sonra şuna kanaat getirdik: Artık bizim yaşımız da bir yere geldi enerjimiz de azaldı; alacağımız teknik tecrübe yeterli. Bundan sonra risk alıp hayallerimizin peşinde koşma zamanı geldi. Biz bunu aldığımızda 2012 yıllarıydı; Netix’i kurduk. Netix’i kurarken şöyle bir hedefimiz vardı: -şimdi iki sektör var demiştim ya benim o günkü izlenimime göre: Bankacılık ve finans- bu iki sektörü işin merkezine alıp buradan önce lokomotif yapmamız gerekiyor. Yani bizim para döndürmemiz gerekiyor, inanın sayısız hedefimiz vardı çok güzel ürünler vardı, risk alamadık sebebi şu ya yatırım bulacaksınız ya da ciddi bir yatırımcı bulacaksınız; onun da size sabretmesi lazım; bu satar mı satmaz mı markette başımıza ne gelir orası zaten bizim asıl konuşacağımız konu. İhracat kısmında ben bu riski almak yerine daha sağlam yere basalım dedik önce bizim şirketin para kazanıp kendini finanse edip sonra büyük şirketler hani arkaya bütçe ayırır biz elde ettiğimiz gelirle hayallerin peşinde koşalım diye bir hedef koyduk. İlk işimiz finansal bir yapıyı kurgulamak ve Türkiye’deki işte bankacılık ve finans sektöründeki müşteri segmentinin profilini çıkarıp bunlara hizmet edebilecek bir yapıyı çıkarmak oldu. Aslında knowhow ımız var bireysel anlamda kurucu ortağımız var, aynı şekilde hemen ekip kurabiliyoruz çünkü zaten ciddi bir ekip tecrübemiz var. Dolayısıyla bankacılık ve finans temelli olarak yola çıktık. Netix’i kurduğumuzda müşterimiz hemen bizim yıllarca birlikte çalıştığımız bankaydı. Zor bir süreçti hâlâ orada paperwork sorunu yaşıyoruz. Çünkü sizin globalden onay almanız ve globalden dekontunuzun onaylanması lazım globalden koordine etmeniz lazım orada. Bizi global bir IT Firması (B) ile tanıştırdılar; bu firma ile birlikte hızlı bir şekilde bankadaki operasyonlarımıza başladık. Bankada beş – altı yıl gibi bir ara vermişiz ama döndüğümüzde hala bizim o günkü yaptığımız koşulları doldurmayan bir boşluk olduğunu gördük ve o boşluktan hızlı bir şekilde giriş yaptık. Şimdi girişten sonra B firması ile beraberiz: Şunu gördük yani global IT firması bu, biz de buyuz! Şunu söylemek istiyorum büyük firmaların Türkiye’deki başarısız operasyonlarını ve içerdeki ekibi tanıdıktan sonra bu işin aslında markalarla değil yürekle yazılacağına inanarak yapılabileceğini gördük. Ciddi anlamda B’nin bankadaki operasyonun %90’ı onlarda %10 bizdeydi. B’nin operasyon gücü %5’e düştü bizimkisi %95’e çıktı. Şimdi B’nin olayını anlatma sebebim şu arkadaşlar; şunu anlatmak istiyorum: Büyük yabancı firmalarda çalışan danışman arkadaşlar ciddi üretme kapasitesine sahip değiller; hazır çözüm üretilmiş bunu kullanıyorlar. Küçümsemek istemiyorum ama mühendislik seviyesinde doğru akıllar olabilir ama o adamı zaten orada tutmuyor bir şekilde ya silikon vadisine çekiyor ya da başka yere çekiyorlar.

Birazdan hindistan hikayesini anlatacağım oradan daha iyi anlayacaksınız. B’nin Türkiye’deki lokal ekibini dönüştürdük. B şunu dedi bankada tamam bizim offshore ekibimiz var. Offshore ile beraber bu işleri yapıyoruz. Offshore kim Hindistan olur, Hindistanla çalışırız sorun değil orada offshore tercih etmelerinin sebebi tamamen kurlardan şimdi orada başka bir avantaj daha çıktı: Şu an Hindistanla yarışacak seviyeye geldik krizden fırsat doğru diyorlar ya doların aşırı sıçraması bizi bir anda şimdi son seviyesine çekti eğer dışarıya offshore olarak hizmet vereceksek şu an Türkiye’de bir hindistan gibi aslında dışarısı için çok uygun maliyetlerde iş yapabiliyoruz. V. diye farklı partnerimiz var. V hindistan’ın en büyük IT firması şu an orada subcontactlar var tüm dünyadaki çağrılara cevap veriyorlar aslında NETİX şuan hintli bir firma gibi oldu aslında şu an bir Hindistanlı firma gibi dünyada herkese hizmet verebiliriz. Hindistan’da gerçekten kalite çok düşük inanın çok düşük kalitelerde. Ne oldu Türkiye bir anda avantajlı duruma geçti. Adam şunu diyor ya biz aslında Almanya’daki projeyi size yaptırsak yapar mısınız demeye başladı. Yani Hindistan değil İngiltere’ye de yaptıramıyor; İngiltere’de maliyetler çok yüksek. Hindistan’da ise kalite düşük. Türklerin iş başarısı yani Türkiye’de yapılan projeler hakikaten Avrupa ölçeğinde. Yani bir hint bir ortadoğu gibi bakılmıyor bize; iş kapasitesi işi yapabilmesi ve maalesef bizim en başarılı olduğumuz sektör inşaat sektörü maalesef dememin sebebi şu yani bunu önüne geçememişiz yani inşaatta iyiyiz elhamdülillah maalesef dememin sebebi önüne birşey katamamışız sadece inşaat. Türkler şu an inşaatta dünyada bir numara yani gidin her yerde alt yapıyı türkler yapıyor aslında bunu yapabiliriz gördük.

Piyasayı gördük bu şekilde ilerlerken partnerlerimizi değişiyoruz; kuralları artık biz de koymaya başlıyoruz. Bazen o büyükler yine bizi ezmeye çalışıyor asla istemiyorlar yani bu bir gerçek bu. Yürürken hemen başka bir şirket konumlandırdık. Herkes big data ile uğraşırken biz veriyi nasıl üretirizin peşine düştük yani veriyi yorumlarız yani hadoop ile big data üzerine arkadaşlarımız çalışıyor machine learning şu anda olayı bambaşka bir boyuta taşıdı ki machine learning önemli bence bu anlamda blockchain ile veriyi daha düzgün projeler üretebilecek güvenli bir halde ve mantıksal anlamda düzgün paylaşabilecek yapılar var teknikler var ama hepsi var olan veriden bahsediyor. Peki veri nerede IOT’yi direk merkeze aldık ve dedik ki akıllı şehirler ve geleceğin teknolojisi veriyi üretebilme veriyi herkes yorumlamaya çalışıyor; veriyi nasıl üretiriz diye bir yola çıktık Netix’in yanında Smartbee diye başka bir şirket kurduk ve tamamen bunun işi yazılım değil dedik yani sen asla yazılımla uğraşma Netix zaten yazılım yapacak çünkü Netix’te bir ekibimiz var. Ben fasttrack diyorum onlara ne gelirse üretirler onların işi o zaten.

Biz bu ekibi nasıl buluyoruz derseniz Albaraka eski genel müdürü Temel Abinin insan kıymetleri lafı hala kulaklarımda çınlar; o bizim için çok önemli. Teknosa Hepsiburada gibi firmalar müşterimiz. Tabii bazen bizden dış kaynak desteği istiyorlar bu projeyi yönetin projeyi biz yönetelim ama hani siz de ekibinizi yönetin; yönetim sizde olsun biz proje planlarını oluşturalım. Biz başlıyoruz tabii proje planları tutmayınca biz artık projeyi tamamen alıp proje yönetimini de biz yapmaya başlıyoruz. Orada şunu kullanmıştık bizim için ekip bir kıymettir demiştik. Yani bir kaynak olarak bizden isteyecekseniz biz bunu veremeyiz ben kaliteli bir ekip vericem sana kendi ekibimin içinden ve siz bu ekibi normal bir outsource gibi kullanacaksanız. Biz bu işte yokuz dedik biz sorumluluk alacağımız projelere girmek istiyoruz. Teknosada bir görüşme yapmıştık çok da hoşlarına gitmişti yaklaşık 15 kişilik bir ekiple 1,5-2 yıllık bir hizmet verdik yine hepsiburada’da da güzel işler başardık Teknosa zaten devam ediyor ekibimizi kurarken bu mantığa dikkat ettik yani gerçekten kıymet olarak. ekibi bulmak kolay ekibi tutmak zor yani ekip bi şekilde bulunur ama o ekibi bir yerlere kaptırmamak birilerinin sizden almasına müsade etmemek; zor olan bu o seviyede durabilmek iş hayatında da böyle geldiğiniz yerde kalabilmeniz kadar zor bir şey yok bunu da işte motivasyonu sağlayabilecek etkinlikler yapmaya çalıştık hep arkadaş olmaya çalıştık seçerken ilk kendi arkadaşlarımızla başladık çekirdek ekip halen ilk günkü gibi ayaktadır hamdolsun sonra yeni gelen arkadaşlar da yine kendi networkümüz çevre ilişkileri.

Biz rotasyonu çok sık yaparız mesela yani bir projede eğer bir sorun varsa hemen rotasyon yapmaya başlarız oradan alır başka yere oradan olur başka yere veya ekibi dağıtır yeni bir ekip kuruyoruz ama asla ve asla kimseyi teşekkür edip göndermedik şartlar zorlanmadıkça. Ekipte ilişkiler kesinlikle tamamen çok önemli ilişkileri sağlayamazsanız ekibi tutamıyorsunuz. maalesef. Çok ciddi teklifler geldi mesela arkadaşlarımız sürece devam ederken birileri tabii ki ekibi dağıtmak için çok denendik yer yer başarılı oldukları zamanlar oldu yer yer biz kümülatif olarak bozmadık ekib. Ama zor bir şey ekibi koruyabilmek ekibi tutabilmek zor bir şey özellikle büyüklerle baş edemiyorsunuz onların verdiği imkanlar çok fazla bu size direk bir hamledir görüyorsunuz onun şirkete yapılmış bir hamle olduğunu görüyorsunuz bu işte global firmalardan korkunç teklifler gelebiliyor arkadaşlarımıza akılları karıştırılabiliyor burada artık rakamlar bir şey ifade etmiyor riskli bir şey bunuda ticari olarak paylaşayım size siz sırf birini tutabilmek için ekibin koordinasyonunu bozarsanız kişiyi tutabilmek için şirketin bütün dengelerini alt üst ederseniz bu şirket yine ayakta kalamaz. Bazen kangren bir durum varsa onu kesip atmalısınız ama bu bizim sektörde özellikle bir çok firmayla görüşürseniz belki aynı şeyi duyacaksınız sirkülasyon dediğimiz bu süreç bizim sektörde çok çok daha fazla çok aşırı bir şekilde ben iş arkadaşları alırken özellikle yeni iş alımlarında çalıştığı süreleri dikkat ediyor yani stabil bir süreci yoksa ben bu arkadaşla görüşme bile yapmıyorum.

cakbaba2

Şimdi IoT’ye değineceğim sonrasında dışarı çıkacağım big data kısmında buraya veri sağlayabilecek ne var ne var diye düşünürken herkes tabi hepimizin çokta tükettiği bir akıllı şehir kavramı var aslında. Her gün bir fuarın olduğu bir kavram bir sempozyumun olduğu bir gerçek var. Çok tüketildiği tüketildikçe içi boşaldı biz de orayı istiyorduk aslında akıllı şehirler gibi bir hedefim vardı benim asıl hayalim zaten üniversiteden beri gömülü sistemler ve tabi o zamanlar IoT diye bir şey yoktu machine-to-machine’di herşey bugün moda ismi IoT oldu tabi bu sırada akıllı şehirler; IoT var kafamda nesnelerin interneti derken maliyetler çok önemli projelerin yapılması için çok sebep yok çünkü bütün teknoloji var. Maliyetler söz konusu olduğunda çoğu şeyi ertelenebiliyor bunlar ertelenebilecek ama yine yapılacak işlerdir çünkü maliyetler gerçekten çok yüksek yani IoT’de işte önemli olan şuydu bizim maliyetleri düşürerek ne yapabilirim peşine düştük. Nesnelerden sahadan veri toplamak istiyorum ya bunun internet ihtiyacı var sim kart ile yapacaksınız ya Wi-Fi ya Ethernet yani bir şekilde internetle bağlantı kuracaksınız ki iletişimi sağlayabilirsiniz oysa akıllı teknolojiler yani kalkıp burada video transferi yapmanız gerekli değil akıllı şehirlerin ne demek istediğini ben projeyi anlatmak istiyorum akıllı şehirler aslında çok küçük nesneler arasında iletişimi sağlamak. Video transferini zaten akıllı yapmanıza gerek yok önemli olan şurada herhangi bir nesneyi yani bununla ilgili herhangi bir bilgi alabilmek ve bundan bir veri toplamak. Bunu takip etmek yani lokasyon değişimini örneğin yapıyoruz bunu bir sim kart taktığın zaman örneğin korkunç bir maliyet oluşuyor yani şunu takip etmek istiyorum ama mesela şekerlikteki şekerin nemini takip etmek gibi olayın daha connectivity tarafındayım daha ben şuradakini ölçebilmek için ayda 5 TL 10 TL sim karta nasıl öderim bir tane ödeyebilirim ama bunlardan yüzlerce binlerce varsa da bunları yapabilmem lazım yani birine bir kart çok maliyetli. Bu direk projeyi fail ediyor tamam IoT bulduk, akıllı şehirleri bulduk peki neyle yaparız derken lpwan (low power wide area network) düşük enerji sickbox var zigbee var Lora var bunun gibi bir takım farklı çözümler var. Lora 15 km’ye kadar sinyal yapabiliyor. Lora benim babamın oğlu değil ben lpwan ile ilgileniyorum yani bir hibrit çözümünden bahsediyorum hem Lorayla hem mb-iot ile ilgileniyorum her birinden farklı bir hibrit çözüm geliştirip Önemli olan ben şu veriyi almak istiyorum Ben bu veriyi nasıl alırım ne şekilde alırım maliyeti düşürmek istiyorum. Lora diye bir yapı var bir gateway düşünün size 15 km kadar bir sinyal mesafesi sağlıyor siz bu alan yarıçapında siz bu arada sayısız sensörden veri toplayabiliyorsunuz. Örneğin topraktaki nem miktarını ölçmek olabilir bi su sayacını okumak olabilir bir akıllı aydınlatma olabilir saydıklarımın hepsini yaptık bu arada. Bu bir binanın statik durumu olabilir binanın salınımlarını takip ediyor olabilir 3 şiddetinde bir deprem olduğunu düşünün yani üç eksende X Y Z ekseninde. Bu binanın ne kadarlık bir açıyla ivmelendiğini toplam hareket yer değişimini hesaplayan bir şey düşün yapı düşün ve bir şekilde 15 km kadar iletebileceğiniz bir teknoloji yani biz lpwan’a odaklandık hızlı bir şekilde ekosistemimizi kurduk sensörleri aldık. Çipsetleri aldık hızlı bir şekilde ürün elde edip değişik ürünler yaptık parking plot yaptık İşte asfalta gömülü üzerine araç geldiği anda manyetik olarak bilgi veriyor. Dedik ki bunun peki pil ömrü ne kadar çünkü espiri orada düşük enerji şeklinde başlıyor. Zaten sorun aslında buradan başka insanlar bir çok proje yapabilirler ama connectivity maliyetini pil ömründen dolayı projeler fail oluyor. Çünkü kimse gidip asfalta gömdüğü sensörün ayda bir pilini değiştirmez. Gidip dağ başına bir toprağa çaktığım veya tarlalara Smart lighting direklerinden söküp değiştiremezsiniz. Binalara taktığınız o salınım sensörünün pili değiştiremezsiniz dolayısıyla projeler erteleniyordu. Şimdi low powerda yedi yıl on yıllık bir ömür veriyor bize burada artık biraz düşünmeniz yeterli bunu nasıl arttırabiliriz normalde dokuz bu voltluk çalışan bir board adı elimizde bu 3.6’lara kadar düşen Bir boardda çalışıyor. lpwan’da büyük bir enerji tasarrufu sağlıyor. Bunun yanında siz mühendissiniz biraz düşünmeniz lazım nasıl olacak diye. Dedim ki “araç geldiği zaman uyanacak bunu uyandıracaksınız” tetikleyecek bir mantık lazım ne olur manyetik bir mıknatıslanma yapsak manyetik yoğunluğunun olsun o manyetik yoğunluktan sonra ayağa kalksa da bir ya da sıfır göndersin çünkü sürekli dinleme durumunda bekleyen bir sansüre ne pildayanır ne başka birşey. Zaten sürekli dinlemeyecek sadece yeri geldiğinde tetikleyecek bir trigger olacak bu bir mıknatıs olur bu başka bir tetikleyici olur projeden projeye değişiyor dolayısıyla bir de böyle bir alan açtık ne oldu işte Netix zaten komple bir Software şirketi. Birinci departmanı bankacılık ve finans. İkinci ayağımız GIS’te Türkiye’de altıncı şirketiz çok iyi bir durumdayız Üçüncü ayağımızda fast track dediğimiz e-ticaret uygulamalarımız var. Ve savunma sistemleri ayağımız var savunma sanayinde de NATO’yla şu an bir projemiz var detayını veremeyeceğim veremem sadece bunu bilin altı ülke giriyor Türkiye’de biz varız bir de A…. var ve Türkiye’deki ayağı biziz.

Dolayısıyla arkadaşlar bizim İki ayağımızdan biri IoT üzerine biri tamamen yazılım üzerine peki biz bunlardan ne kadar sorun yaşadık; hiç sorunlardan bahsetmedim yani nasıl finanse olabildik kamuda sorunlar yaşadık mı bunlar nasıl oldu biz eğer bu çalışmalarla bir Amerikan firması veya silikon vadisinde konumlanmış olsaydık çok hızlı mesafeler almıştık. Türkiye’de o kadar çok olumsuzlukla karşılaşılabiliyor ki bu kadar çok moral bozacak şey varki yani derdinizi anlatamazsınız. Bizimle ilgili değil tüm sektörün sorunu bunu net bir şekilde ifade edeyim. Düşünsenize en uygun fiyatı veren işi yapabiliyor yani siz kime ne anlatabilirsiniz ki Bu saatten sonra ne kadar iyi olsanız kimin umrunda. Böyle bir mevzuat gelmiş ama aslında buna rağmen en çok fiyatı veren SAPler de proje alabilirken siz kendinizi bankalarda daha farklı yerlerde özel sektörde ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Bu birinci sorun. Arkadaşlar bir çok arkadaşımız girişimci olmak ister; biz de girişimci olarak başladık Siz bir teminat mektubu olmadan bir yere gidip iş de alamazsınız. Girişimcinin hali şuna benziyor; herkes tecrübeli arkadaş ararken yeni mezun olan arkadaşın durumuna benziyor. Ya bu adam zaten girişimci yeni kurmuş ne bekliyorsun ki nasıl teminat ayarlayacak nasıl iş bitirmeleri ayarlayacak nasıl rekabet edecek mesela bunun gibi çok ciddi sorunlarla karşılaştık. İnanın bir çok şirket bir çok arkadaşımız bu yüzden ya şirketini kapatma zorunda kaldı ya da hayatına tekrar bir özel şirkete girerek devam ettirmek zorunda kaldı.Bizimle beraber aynı yıl yaklaşık 7-8 şirket kuruldu arkadaşlarımızdan bir tek biz devam edebildik. Fakat biz risklerimizi dağıtarak ilerledik. İşin özünde dediğim yere geliyor aslında; sizin uğraştığınız teknolojilerin, bilinirliğinizin, tecrübenizin bir önemi kalmıyor. Sizin öneminiz satın alma departmanındaki bir arkadaşım sizi anladığı kadar onun dünyası kadar olabiliyor ya da bir evrakla sizin yeterlilikleriniz örtüşebiliyorsa girebiliyorsunuz. Fiyat politikası tamamen kabus. Kısacası büyümek isteyen bir şirket için buradan bir şey çıkmaz biz de böyle dedik bizim de canımız sıkıldı peki ne yapabiliriz dedik dışarıya o zaman hizmet vermeye başladık. IoT ile ilgili Hollanda ile temas kurmaya başladık.

Hem içerideyiz, bırakmadık hem de dışarıya açılmaya başladık. Şimdi bu iki denge arasında ciddi anlamda ayakta kalmaya çalışıyoruz örnek vereyim ne yapıyoruz; işbirliği yapıyoruz bizi kimse bir araya getirmedi hiçbir kurum bir araya getirmedi tamamen bireysel temaslarla dönüyoruz.

Peki sizin derdiniz-davanız nedir?

Bunu bana eşim de sordu bir davan var mı diye. Davan nedir diye sordu. Sebep ne dedi: bütün aileye zaman ayıramadığına değen bir durum mu diye. Sahabe hayatlarına baktığımızda peygamberimizin gönderdiği sahabeleri hep örnek aldım. Baktım giden sahabelerin hiçbiri öyle gelişi güzel seçilmiş adam değil hepsinin ticaret kabiliyeti var ticari kafası var yani siz bir yere gideceksiniz mutlaka ya bir sanatkâr olmanız lazım ya da bir özelliğiniz olması lazım. Dışarıya gitmek ve dışarıda kalıcı olmak istiyorsanız bizim hedefimiz dışarda kalıcı olmaktır. Tabii niçin gidiyoruz o ayrı bir konu kalıcı olmak ama niçin kalıcı olmak. Avrupa’ya gittiğimizde şunu yapmaya çalıştık; orada tutunmak çok daha zor ama elhamdülillah şu an sıkıntı yok bizimle aynı düşünen veya bizim hayatımızda belli kuralları getiren sürekli kendilerine mahkummuş gibi hissettiğimiz kendi alanım için bunların karşısına aslında yeni bir oyuncu olarak çıktık. Burada kendi düşündüğümüz kendi ideallerimizin elverdiği kadar bir takım niyetlerimizi hayata geçirdik. Aslında niyetler belki üzerinde çok daha uzun konuşabileceğimiz konular olabilir. Yalnız Ortadoğu’ya döndüğümde orada aslında çok ciddi anlamda bir rol kapma olayı varmış. Yıllarca aslında bizim beraber çalışabileceğimiz bizimle aynı davaya inanmış bizimle Osmanlı’da veya 1500 yıllık tarihe baktığımızda aslında aynı kardeş dediğimiz toplumların belirli kitleler eliyle bozulmasının sebebi onların oraya gelmiş olması. Ben her şeyi ekonomi ile şekillenmiş görüyorum. Yani bu Katarlıların, Suudun politikasına gelecek olursak; Katar’ın nüfusu 150-300 bin yani Suud’un yaklaşık 2 saatte ilhak edebileceği bir yer ki yapacaklardır illaki. Toplam nüfus 2.500.000 yani Arabistan’daki durumu bilirsiniz çalışanlarıyla birlikte; Pakistandır, Endonezyalıdır bunlarla birlikte 2.500.000. Ama kendi Katar’ın yerel nüfusu 250 bindir. Bu adamlar dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerinden birine sahiptir; ilk üçteler. İran, Rusya ve Katar ama likitte bir numaradır şunu anlatmak istiyorum: Suud siyasi bir takım dengelerinden dolayı Katar’ı gözden çıkarmış. Yemen’de mücadele içerisinde ve bunları yaparken de Bahreyn, Abu Dabi gibi kendi himayesinde olan bazı ülkelerle bir blokaj uygulamaya çalışıyor. Bizim Katar’da var olma sebebimiz aslında tamamen siyasetten dolayı bir aynı sürece kilitlenme ve oradan bir kelebek etkisi gibi hedefimiz ortadoğu ve körfez ülkelerine yönelmek. Yani Avrupa’da çok daha fazla büyümek yerine asıl hedefim bu tarafta olmak. Çünkü gittiğimde karşıma çıkan hep ingiliz firmalarıydı. Korkunç bir ingiliz sempatisi olan Arap halklarından bahsediyorum. Ciddi anlamda ingiliz fransız sempatisi olan bir Amerikan rüyası olan adamlar ve bu diğer milletler de zaten buralarda kalıcı bir ticari hayat oluşturmuşlar ve ticaretlerini de bir şekilde sevdirmişler bu adamlara. Biz de zaten orada şuan en çok Oracle ile kapışma yaşıyoruz. bizim orada bulunma sebebimiz şu olacaktı yani bizim davamız ne dersek hep diyoruz ya Türkiye Türkiye’den büyüktür diye. Hakikaten ben Türkiye’de yaşayan bir kürt olarak bir Türkiye sevdalısıyım ve bir türklük bekası değil benim davam Türkiye merkezli Ümmet bilincini ayağa kaldıracak ve Ümmet bilinciyle hareket edecek Ümmet bilinciyle varolacak bir coğrafyada var olabilmemiz. Hollanda’da olmak zorunda değiliz ama bizim Suud’da olmamız lazım bizim İran’da olmamız lazım bizim Mısır’da olmamız lazım çünkü şu an Mısırlılarda ben şunu hissettim şu an Türkiye siz İslamın son kalesisiniz diyorlar onların bize bakışları çok farklı bizden çok ümitliler bizden ticaret beklemiyor aslında biz de zaten ticaret için orada değiliz. Dünya ne kadar ki dün mesela bir arkadaşım ben toplantıya girerken saat 8:00’de bana mesaj attı saat 10:00’da ben toplantıdan çıktığım zaman arkadaşımın vefat haberi geldi: kalp krizi geçirmiş, Allah rahmet eylesin. Hala onun şokunu atlatmaya çalışıyorum. Yani bu kadar dar bir ömrümüz varken ticaretle uğraşmak için bu kadar efor ayırmak istemem. İdeallerim vardır; bizim oralarda var olmamız lazım bizim var olmamız için gerçeklerle yüzleşmesi lazım yani bugün dünya savaşları bir tek yüzyüze değil bu ekonomiden geçiyor ekonomi demek inşaat tek başına değil tabi sonuçta teknoloji öğretmeniz gerekiyor bizim çok ciddi tip petrol kaynaklarımız yok enerji kaynaklarımız yok bunun yanında bizim dışarısıyla mücadele etmemiz için bir takım ekonomik kaynaklarımızı üretmemiz lazım. Benim Ortadoğu’ya bakış açım ve ticarete bakış açım tamamen bu süreçte güçlü bir ekonomiyi oluşturabilmek ve bu ekonomiyle de yeri geldiğinde ülkelerle safını belli edip gerekirse mücadele edebilmek bir tek bu mu tabii ki bu değil katarlar veya mısırlar da bize aynı şekilde bakmıyor. Ortadoğu’da hükümetler ve siyasetleri değişebilir ama halklar değişmez yani bizden beklentileri ticaret değil bizden istedikleri sadece gelin şurada varolun bizim varlığımıza çok fazla bir misyon yüklemişler Türkiye gerçekten Türkiye’den büyük. Bizim yani ufak detaylara takılmadan etnik kökenlere takılmadan bizim ümmetçi kimliğimizde bir an önce oralarda her alandan sadece teknolojiden bahsetmiyorum her alanda var olmamız lazım. Yani dışarıya çıkmak lazım arkadaşlar sebepleri de biz oluşturacağız yani bir takım sebepler vardır siz sadece orada oyuncusunuzdur. Aslında üzerinize düşeni yapmanız lazım sadece siz sebepler oluşturduktan sonra takdir zaten Allah’ın.

Çok gelişen bir teknoloji dünyasının içerisindeyiz ve bundan beş yıl önce GIS konuşurken şu an big datayı konuşuyoruz. Hal böyle olunca bence artık kodlamanın bir önemi kalmayacak. Artık ürünler ön plana çıkacak; yani yaptığınız ürünler ne çıkardığınız önemsenecek. Kod artık herkes tarafından geliştirilen bir şey. Benim size tavsiyem olaya mimari seviyesinde bakın yani bir Software Architect seviyesinde. Software Engineering olabilir ama architect seviyesine bakmanız en iyisi. Kodu bir şekilde yazarsınız ben .Net’le başladım. Ama hayatımda görmediğim Delphiyle para kazandım. Yani sizin için .Net ya da Delphi veya başka bir teknoloji önemli değil; teknolojinin ne olduğu önemli değil. Siz bu işi nasıl çözersiniz bu işi nasıl fırsata dönüştürürsünüz o önemli. Bazen görüyorum Javacılar .Net’çiler kavga ediyor; yani arkadaşlar bunlar zaten dünyada iki tane çözüm sen bunlardan hangisini kullanmak istiyorsan git onu kullan biz bu hibrit modellerde hangisi daha sağlıklı bir şekilde hayata geçiririz biz ona bakıyoruz mühendislik zaten bizim görevimiz. Yazılım ile uğraşıyorsak Software Architect, teknolojiyle uğraşıyorsak Solution Architect olarak bakabilmemiz lazım.

EtkinliklerManşet